Sonrası Kalır 2; Bütün ŞiirleriBütün Şiirleri
Liste Fiyatı :
420,00TL
İndirimli Fiyat :
294,00TL
Kazancınız :
126,00TL
Taksitli fiyat :
9 x 35,93TL
Havale/EFT ile :
288,12TL
9789750809392
1289818
https://www.teklifkitap.com/sonrasi-kalir-2-butun-siirleri
Sonrası Kalır 2; Bütün Şiirleri Bütün Şiirleri
294.00
"Doğanın bana verdiği bu ödülden
Çıldırıp yitmemek için
İki insan gibi kaldım
Birbiriyle konuşan iki insan"
...
"Ve işte bir dip balığı su boşluğunda
Çırparaktan yüzgeçlerini
Hiç kimseye uymayan bir mevsim öneriyor"
...
Tadımlık
Ben Ruhi Bey Nasılım
İstanbul, 1976 / Koza Yayınları
I
Gördün mü hiç suyun yanmasını tuzda
Gördüm ben bu yaşam boyu iniltiyi
Büyük bahçelerin küçük içinde
Saksılardan birinde
Gördüm de
Uyurken uyandırılmış gibi
Beni bir sardunya büyüttü belki.
./..
O ben ki
Bir kadında bir çocuk hayaleti mi
Bir çocukta bir kadın hayaleti mi
Yalnızca bir hayalet mi yoksa.
Ne peki
Yere dökülen bir un sessizliği mi
Göğe bırakılmış bir balon sessizliği mi
İşini bitirmiş bir org tamircisinin
Tuşlardan birine dokunacakkenki
Dikkati ve tedirginliği mi.
Bekler mi beni
Her yanı, ama her yanı çocuklar gibi gülümseyen
Bir sürü yaz gününün içinde
Acaba bekler mi beni
Uykularım, o sonsuz uykularım
Yanmış bir limonluktaki
Ve limonlar ki her gün bir yaprak ayininde
Sesini hiç eksiltmeyen
Ama bilmez miyim ben
Bilmez miyim hiç
Böyle sığ hayallerle oyalanmak yerine
Kısacık bir zaman olmalıydı elimde
Turfanda mevya gibi bir zaman
Yollar yollar kateden tadı ve ekşiliği
Geçerek erguvanların dönemecinden
Leylakların dörtyol ağzından
Yapıştırıncaya dek beni dudaklarına
Acının dudaklarına ve geçmişin
Bir yaban gülü yaprağı gibi beni
Ama ne gezer.
Korkmuyorum artık solmaktan
Solmaktan ve solgunluktan
Gelmişim nerelerden böyle
Kurumuş bir dere yatağı gibi
Ya da pek kurumamış da
Baygın, hasta ya da cançekişen
Çırparaktan yüzgeçlerimi dip sularında
Ya da yer tahtaları, muşamba, örtük perdelerin kasvetini
Yorgun düşerek taşımaktan
Ve ne çıkar ayırmasam kendimi
Suların büyük içkilere kavuştuğu koylardan.
Koylardan
Kapsayan o sevimsiz, o küçük aşkları da
Eskiyen turunçlar gibi ilk rengini pek aratmayan
Ayırmasam kendimi
Diyorum ayırmasam
Köhnemiş bir geminin izine pek rastlanılmayan
İçindeki bir yolcudan da, değerli taşlarla dolu cepleri
Cepleri yüreği cepleri
Ayırmasam da ben
Kim görürdü o yolcuyu, yani kim farkederdi beni
Sıradan acılardır çünkü bütün ilgileri toplayan
Oysa sıkıntıyı buruşuk bir iç çamaşırı gibi saklayan
Bu kımıltısız gövde
Görülmemiştir ki hiç görülsün şimdi
Görülmediği gibi gündoğumundan havalanan kuşların
Ya da bir oda kapısını açtığınız zaman
O müthiş öğle sıcağında
Pencerenin önünde örgü ören birinin
Örgü mü, bir çay bardağını başka başka tutan ellerin becerikliliği mi
Görülmediği gibi
Ama var mıydı sanki görülmeyi isteyen
Var mıydı bir şeyler bekleyen yüreğimin eskittiklerinden.
II
Ve her şey hızla yetişti sonra
Sarı bir günün kahverengi yarınına.
Yıkılmış bir ağacın üstünde yıllarca oturdum da
Gözleri avına benzeyen bir avcıydım sanki
Ağaç da çürümüş zaten
Kazımış, oymuş bir yerlerinden gelip geçen onu
Ağaç mı, içi yıllarla dolu bir kutu mu
Çözmek için mi acaba içlerindeki bir gizi
Giz mi, bir giz gereksinmesini mi
Yoklamışlar orasından burasından
Kim bilir.
Ama sessizlikten başka ne bulmuşlar
Önemsiz bir iki anıdan başka
Ya insan kılığında ya da bir dekor taşkınlığında
Sorarım ne bulmuşlar
Çoktan yeni bir umuda dönüşmüştür onlar da
Anılar.
Oysa bambaşka şeyler olmalıydı ağaçta
Kazılmış, oyulmuş yerlerinde ağacın
Buruk, mayhoş, daha çok da bir zehir tadındaki
Bir şeyler olmalıydı. Ve sanki
Yıllar var ki saklamışım orda ben
Saklamışım anlaşılan
Odasında yapayalnız doğuran bir kadının
Dışa vurmak istemediği
Ya da pek gereksinmediği
O iniltiyi andıran
Duyurulmayan her şeyi.
III
Ve her şey dönüştü işte
Kahverengi bir çarşambadan
Sapsarı bir cumartesiye.
Ansızın bir rüzgâr çıktı demin
Çölde yanıt arayan alaycı bir rüzgâr
Kolalı bir örtü gibi acıtıyor yüzümü
Yakıyor gözkapaklarımı da
Toplayıp getiriyor anılarımı bir bir
Uzun yolları hiç sevmeyen anılarımı.
(Kaç türlü girilirdi anılardan içeri?
1 İşte! bir zambağın özsuyunun içilişi gibi
2 Süt emer gibi bir memeden
Bütün renklerin ve bütün kokuların bir bir bilinişi
3 Dibini kazıyor alanlar: dünyanın iççekişi.)
(Ansak mı anmasak mı
Yeri mi şimdi değil mi
Bir tren yolculuğunda ve her yerde
Her şeyin ya da hiçbir şeyin hiç mi hiç çekilmezliğini
Bir hafta tatilini, bir öğle vaktini, belki bir pazartesini
Saatler iyi
Adamlar gülüyorlarsa iyi, gülmüyorlarsa gene iyi
Ve bütün yolcuların dalgın
Koparıp koparıp bir şeyler yediklerini
Görünüşte kararsız
Görünüşte üzgün, endişeli
Görsek mi acaba, görmesek mi
Açıp da kapalı gözlerini arada
Şöyle bir görünümü tek bir solukta
Yalandan, inatla içine çekenleri
Ya da bir köprüden geçerken, bir tünele girerken
Belirtip yüzlerinde çok görmüşlüğün izlerini
Bir tilki çevikliğiyle, acele
Katarak yolculuğa hiç yoktan bir gizemliliği
Bilmem ki, görmesek mi
./..
Durunca tren bir istasyonda
Dudakları çatlamış, ateşli, hasta bir istasyonda
Dünyanın bütün elma satıcılarına bakıp
Bakıp da her şeyi ilk defa tanıyormuş gibi
Uzanıp pencerelerden sarkık gerdanlarıyla
Tutarak parmaklarıyla yalancı
Ve ucuzundan bir kolyeyi
Acaba görmesek mi
Bir treni ve dünyada tren olan her şeyi.
Ansak mı anmasak mı acaba
Yeri mi şimdi, değil mi
Sırasını bekleyen bir kadının, hasta
Gereğinden fazla abartılmış yüzünü
Besbelli iğrenirdiniz
Çevirirdiniz gözlerinizi yer tahtalarına
Bir duvar saatine ya da kapıya
Telefona bakardınız, tırnaklarınızı incelerdiniz uzun uzun
Kısaca
Kaçınmak isterdiniz o yüzden ama bitmedi
Gördünüz, görüverdiniz bir daha
Sıyrılmış acılardan ansızın
Sevecen, durgun, sade
O yüzü
Belki de, orda, acele
Karar verdiniz
Bir anneniz olsun isterdiniz böyle
Ve belki de sarılıp öpmek isterdiniz onu
Her neyse...
Söylesek, yeniden mi söylesek şimdi de
Ben uzun yolları hiç sevmem
Doğacak bir çocuk gibi beklemeli anılar
Ansızın doğmalı, ansızın ölmeli saniyelerde.)
IV
Bırakıp gidiyor anılarımı rüzgâr
Denize bırakılmış çöpler gibi
Yol kenarlarında birikmiş gereksiz eşyalar gibi
Geri veriyor ve çekip gidiyor usulca.
Bulanık bir havuzun yanında buluyorum kendimi
Bakımsız, taşları kırık bir havuzun yanında
İçinden koyu yeşil bir çocuğun baktığı
Çürümeye yüz tutmuş yaprak renginde
Ağlaması yağmurlu bir sundurmaya benzeyen
Kırık iskemleleri, çatlamış mermer masasıyla
Yağmurlu bir sundurmaya
Ve pencerelerde b
- Açıklama
- "Doğanın bana verdiği bu ödülden Çıldırıp yitmemek için İki insan gibi kaldım Birbiriyle konuşan iki insan" ... "Ve işte bir dip balığı su boşluğunda Çırparaktan yüzgeçlerini Hiç kimseye uymayan bir mevsim öneriyor" ... Tadımlık Ben Ruhi Bey Nasılım İstanbul, 1976 / Koza Yayınları I Gördün mü hiç suyun yanmasını tuzda Gördüm ben bu yaşam boyu iniltiyi Büyük bahçelerin küçük içinde Saksılardan birinde Gördüm de Uyurken uyandırılmış gibi Beni bir sardunya büyüttü belki. ./.. O ben ki Bir kadında bir çocuk hayaleti mi Bir çocukta bir kadın hayaleti mi Yalnızca bir hayalet mi yoksa. Ne peki Yere dökülen bir un sessizliği mi Göğe bırakılmış bir balon sessizliği mi İşini bitirmiş bir org tamircisinin Tuşlardan birine dokunacakkenki Dikkati ve tedirginliği mi. Bekler mi beni Her yanı, ama her yanı çocuklar gibi gülümseyen Bir sürü yaz gününün içinde Acaba bekler mi beni Uykularım, o sonsuz uykularım Yanmış bir limonluktaki Ve limonlar ki her gün bir yaprak ayininde Sesini hiç eksiltmeyen Ama bilmez miyim ben Bilmez miyim hiç Böyle sığ hayallerle oyalanmak yerine Kısacık bir zaman olmalıydı elimde Turfanda mevya gibi bir zaman Yollar yollar kateden tadı ve ekşiliği Geçerek erguvanların dönemecinden Leylakların dörtyol ağzından Yapıştırıncaya dek beni dudaklarına Acının dudaklarına ve geçmişin Bir yaban gülü yaprağı gibi beni Ama ne gezer. Korkmuyorum artık solmaktan Solmaktan ve solgunluktan Gelmişim nerelerden böyle Kurumuş bir dere yatağı gibi Ya da pek kurumamış da Baygın, hasta ya da cançekişen Çırparaktan yüzgeçlerimi dip sularında Ya da yer tahtaları, muşamba, örtük perdelerin kasvetini Yorgun düşerek taşımaktan Ve ne çıkar ayırmasam kendimi Suların büyük içkilere kavuştuğu koylardan. Koylardan Kapsayan o sevimsiz, o küçük aşkları da Eskiyen turunçlar gibi ilk rengini pek aratmayan Ayırmasam kendimi Diyorum ayırmasam Köhnemiş bir geminin izine pek rastlanılmayan İçindeki bir yolcudan da, değerli taşlarla dolu cepleri Cepleri yüreği cepleri Ayırmasam da ben Kim görürdü o yolcuyu, yani kim farkederdi beni Sıradan acılardır çünkü bütün ilgileri toplayan Oysa sıkıntıyı buruşuk bir iç çamaşırı gibi saklayan Bu kımıltısız gövde Görülmemiştir ki hiç görülsün şimdi Görülmediği gibi gündoğumundan havalanan kuşların Ya da bir oda kapısını açtığınız zaman O müthiş öğle sıcağında Pencerenin önünde örgü ören birinin Örgü mü, bir çay bardağını başka başka tutan ellerin becerikliliği mi Görülmediği gibi Ama var mıydı sanki görülmeyi isteyen Var mıydı bir şeyler bekleyen yüreğimin eskittiklerinden. II Ve her şey hızla yetişti sonra Sarı bir günün kahverengi yarınına. Yıkılmış bir ağacın üstünde yıllarca oturdum da Gözleri avına benzeyen bir avcıydım sanki Ağaç da çürümüş zaten Kazımış, oymuş bir yerlerinden gelip geçen onu Ağaç mı, içi yıllarla dolu bir kutu mu Çözmek için mi acaba içlerindeki bir gizi Giz mi, bir giz gereksinmesini mi Yoklamışlar orasından burasından Kim bilir. Ama sessizlikten başka ne bulmuşlar Önemsiz bir iki anıdan başka Ya insan kılığında ya da bir dekor taşkınlığında Sorarım ne bulmuşlar Çoktan yeni bir umuda dönüşmüştür onlar da Anılar. Oysa bambaşka şeyler olmalıydı ağaçta Kazılmış, oyulmuş yerlerinde ağacın Buruk, mayhoş, daha çok da bir zehir tadındaki Bir şeyler olmalıydı. Ve sanki Yıllar var ki saklamışım orda ben Saklamışım anlaşılan Odasında yapayalnız doğuran bir kadının Dışa vurmak istemediği Ya da pek gereksinmediği O iniltiyi andıran Duyurulmayan her şeyi. III Ve her şey dönüştü işte Kahverengi bir çarşambadan Sapsarı bir cumartesiye. Ansızın bir rüzgâr çıktı demin Çölde yanıt arayan alaycı bir rüzgâr Kolalı bir örtü gibi acıtıyor yüzümü Yakıyor gözkapaklarımı da Toplayıp getiriyor anılarımı bir bir Uzun yolları hiç sevmeyen anılarımı. (Kaç türlü girilirdi anılardan içeri? 1 İşte! bir zambağın özsuyunun içilişi gibi 2 Süt emer gibi bir memeden Bütün renklerin ve bütün kokuların bir bir bilinişi 3 Dibini kazıyor alanlar: dünyanın iççekişi.) (Ansak mı anmasak mı Yeri mi şimdi değil mi Bir tren yolculuğunda ve her yerde Her şeyin ya da hiçbir şeyin hiç mi hiç çekilmezliğini Bir hafta tatilini, bir öğle vaktini, belki bir pazartesini Saatler iyi Adamlar gülüyorlarsa iyi, gülmüyorlarsa gene iyi Ve bütün yolcuların dalgın Koparıp koparıp bir şeyler yediklerini Görünüşte kararsız Görünüşte üzgün, endişeli Görsek mi acaba, görmesek mi Açıp da kapalı gözlerini arada Şöyle bir görünümü tek bir solukta Yalandan, inatla içine çekenleri Ya da bir köprüden geçerken, bir tünele girerken Belirtip yüzlerinde çok görmüşlüğün izlerini Bir tilki çevikliğiyle, acele Katarak yolculuğa hiç yoktan bir gizemliliği Bilmem ki, görmesek mi ./.. Durunca tren bir istasyonda Dudakları çatlamış, ateşli, hasta bir istasyonda Dünyanın bütün elma satıcılarına bakıp Bakıp da her şeyi ilk defa tanıyormuş gibi Uzanıp pencerelerden sarkık gerdanlarıyla Tutarak parmaklarıyla yalancı Ve ucuzundan bir kolyeyi Acaba görmesek mi Bir treni ve dünyada tren olan her şeyi. Ansak mı anmasak mı acaba Yeri mi şimdi, değil mi Sırasını bekleyen bir kadının, hasta Gereğinden fazla abartılmış yüzünü Besbelli iğrenirdiniz Çevirirdiniz gözlerinizi yer tahtalarına Bir duvar saatine ya da kapıya Telefona bakardınız, tırnaklarınızı incelerdiniz uzun uzun Kısaca Kaçınmak isterdiniz o yüzden ama bitmedi Gördünüz, görüverdiniz bir daha Sıyrılmış acılardan ansızın Sevecen, durgun, sade O yüzü Belki de, orda, acele Karar verdiniz Bir anneniz olsun isterdiniz böyle Ve belki de sarılıp öpmek isterdiniz onu Her neyse... Söylesek, yeniden mi söylesek şimdi de Ben uzun yolları hiç sevmem Doğacak bir çocuk gibi beklemeli anılar Ansızın doğmalı, ansızın ölmeli saniyelerde.) IV Bırakıp gidiyor anılarımı rüzgâr Denize bırakılmış çöpler gibi Yol kenarlarında birikmiş gereksiz eşyalar gibi Geri veriyor ve çekip gidiyor usulca. Bulanık bir havuzun yanında buluyorum kendimi Bakımsız, taşları kırık bir havuzun yanında İçinden koyu yeşil bir çocuğun baktığı Çürümeye yüz tutmuş yaprak renginde Ağlaması yağmurlu bir sundurmaya benzeyen Kırık iskemleleri, çatlamış mermer masasıyla Yağmurlu bir sundurmaya Ve pencerelerde bStok Kodu:9789750809392Boyut:135-210-0Sayfa Sayısı:518Basım Yeri:İstanbulBaskı:19Basım Tarihi:2022-03-28Kapak Türü:KartonKağıt Türü:2.HamurDili:Türkçe
- Taksit Seçenekleri
- Axess KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim294,00294,002152,88305,763103,88311,64652,92317,52935,93323,40Finansbank KartlarıTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim294,00294,002152,88305,763103,88311,64652,92317,52935,93323,40Bonus KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim294,00294,002152,88305,763103,88311,64652,92317,52935,93323,40Paraf KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim294,00294,002152,88305,763103,88311,64652,92317,52935,93323,40Maximum KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim294,00294,002152,88305,763103,88311,64652,92317,52935,93323,40World KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim294,00294,002152,88305,763103,88311,64652,92317,52935,93323,40Diğer KartlarTaksit SayısıTaksit tutarıGenel ToplamTek Çekim294,00294,002152,88305,763103,88311,64652,92317,52935,93323,40
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.